top of page
EZAN VE KAMET

   Farz namazlar için belirli sözcüklerle, günde beş vakit yapılan namaza çağrıya “Ezan” denir. Ezan namaza dâvettir ve dünyadaki tüm Müslümanları birleştiren bir semboldür. Ezan okuyan kişiye “Müezzin” adı verilir. Ezan günde beş kez halka açık olarak minarelerden okunur.

Ezan kelimesi bazı ayetlerde şöyle yer alır: 
'(Ezanla) birbirinizi namaza çağırdığınız zaman...' (Mâide, 58),

'Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız (ezan okunduğu) zaman, Allah’ı anmaya koşun…' (Cum'a, 9)

   İlk ezan nasıl okundu?

Hicretin birinci yılında Medîne’de Mescid-i Nebevî tamamlanınca cemaatle namaz kılınmaya başlanmıştır. Namaz vakitlerinde de Hz. Bilâl-i Habeşî, “Haydi namaza…!” diye seslenirdi. Ancak bu yöntem, elverişli olmamaktaydı. Bu sebeple cumayı ve beş vakti zamanında bildirecek bir sembole ihtiyaç duyulmuştu.

Bu konu için Peygamberimiz ashabıyla görüş alışverişinde bulundu. Mecliste hazır bulunan sahabiler çeşitli görüşler öne sürdüler. Bu teklifler; namaz vakitlerinin boru çalınarak, ateş yakılarak, çan çalınarak veya yüksekçe bir yere bayrak dikilerek haber verilmesi şeklindeydi. Fakat Peygamberimiz, bu tekliflerin her birini, başka millet ve dinlere ait olması nedeniyle uygun görmemişti. Topluluk bir karara varamadan dağıldı.
Bir gece Abdullah bin Zeyd, rüyasında bir çağrı yapıldığını gördü. Bu çağrıda ezanda bulunan cümleler söyleniyordu. Abdullah rüyasını Peygamberimize anlattı. Peygamberimiz cümleleri çok beğendi ve:

- Gördüğünü Bilâl'e öğret; çünkü onun sesi güzeldir' buyurdu. O da rüyasında öğrendiği bu ezânı, Hz. Bilâl’e öğretti. Hz. Bilâl, Medîne'nin en yüksek yerine çıkarak, bu ezânı yüksek ve çok tatlı bir sesle okudu.

Ezanın Medine semâlarına yayıldığı sırada, bu ilahî dâveti duyan Hz. Ömer, evinden çıkıp koşa koşa Peygamberimize gelerek,

-Ey Allah’ın elçisi, ben bu sözleri rüyamda gördüm, dedi. Meğer aynı rüyayı o da görmüş…

bottom of page